Arşiv | türkiyenin aklını okuyoruz RSS feed for this section

Türkiye’de muhafazakarlık ve tesettür

7 Ağu

Türkiye’nin Aklını Okuyoruz çalışması Ağustos konusu, geçen ayın konusu muhafazakarlığın başka bir uzantısı ile devam ediyor; muhafazakar giyim.

Okumaya devam et

Bildiğimiz gibi bir muhafakazarlık değil

5 Tem

Türkiye’nin Aklını Okuyoruz, Temmuz ayı çalışmasında oldukça gündemdeki bir konuyu ele aldık; muhafazakarlık. Dindarlaşıyor muyuz? Muhafakarlıktan ne anlıyoruz, ne anlamalıyız?

soruların cevapları yazımızda. buyrunuz okuyunuz.

yazıda kullandığımız fotoğraf, Yeni Yüzyıl Üniversitesi Antropoloji Bölümü Öğrencisi Elif Kalaman tarafından çekilmiş ve paylaşılmıştır. Kendisine katkılarından dolayı ayrıca teşekkür ederiz.

 

Türkiye’nin Aklını Okumaya Devam Ediyoruz: Yolculuk hakkında ne düşünüyorsunuz?

7 Haz

BBDOve Virtua ortak çalışması olan Türkiye’nin Aklını Okuyoruz çalışması Haziran ayı konusu yolculuk idi. Hazır yaz planları yapılmaya başlamışken yolculuğa çıkmadan önce konuyu enine boyuna inceleyelim dedik. Yolculuğa çıkacaklar kadar yolculuk temasını işleyecek markalar ya da ulaşım sektöründe olanlara faydalı olacağına inanıyoruz.

Yazıyı Mediacat Haziran sayısında da bulabilirsiniz.

Y kuşağını yönetememek veya yönetmemek?

12 May

Türkiye’nin Aklını Okuyoruz Mayıs konusu Y Kuşağı. Hepimizin merak edip bir çok eğitime katıldığımız ve kitaplar okuyup öğrenip anlamaya çalıştığımız bir konu. Biz de merak ettik ve inceledik. Mediacat Mayıs sayısında yazdıklarımızı okuyabilirsiniz.

 

 

 

Türkiye’de Çocuk Olmak

19 Nis

Türkiye’nin Aklını Okuyoruz çalışmasının Nisan ayı konusu Türkiye’de çocuklar idi. 6 yaşa kadar çocukların aileleri ve elbette anneleri ile nasıl bir ilişki kurdukları, bu ilişkiyi neyin tanımladığı ve markaların bunun için kullanması gereken iletişim metaforlarının ne olması gerektiği konularını merak ediyorsanız hemen Mediacat Nisan 2012 sayısını almalısınız. ya da buradan okuyabilirsiniz!

Avrupalının Zihnindeki Türk

1 Mar

BBDO – Virtua işbirliği olan Türkiye’nin Aklını Okumaya devam ediyoruz: Mart ayında Mediacat’de yayınlanan konumuz:

Avrupalının Zihnindeki Türk İmgesi.

Okuyun mutlaka!

Tanışmak bir ömür sürer; reddedilmek bir dakika…

3 Şub

Virtua Araştırma ve BBDO iş birliği ile 2012 yılını kapsayan uzun soluklu bir çalışmaya başlamış bulunmaktayız; “Türkiye’nin aklını okuyoruz!” İçinde yaşadığımız, gündelik hayatımızı şekillendiren ve bizleri belirli davranış kalıplarını tekrarlamaya yönlendiren kültür, marka tercihlerimizi, maruz kaldığımız reklamların etkinliğini belirliyor. Bu nedenle, çalışma, gündelik hayatın farklı alanlarına odaklanarak, tüketici davranışını belirleyen davranış kodlarını tespit etmek üzere tasarlandı. Sonuçları da, markaların iletişim ve pazarlama stratejilerini geliştirmesi için iyi birer kılavuz niteliğinde.

Araştırmamızın ilk konusunu “Flört” olarak belirledik ve 14 Şubat vesilesiyle de Mediacat’in şubat sayısı için güzel bir yazı hazırladık. Bilfiil benim de içinde antropolog olarak bulunduğum 15-17 yaş arası gençlerle yaptığımız görüşmeler, BBDO ofisinde gerçekleştirdiğimiz tartışma grupları ve literatür taramasından elde ettiğimiz bulgular; kadınlar ve erkeklerin küçük yaştan itibaren ayrı fiziksel alanlarda sosyalleşmelerinin, kadın erkek iletişimini zorlaştıran ciddi bir cinsiyet ayrımı (sex segregation) yarattığını gösterdi. Aslında bu ayrımın en önemli sonucu, kadın ve erkeklerin sürekli olarak hemcinsleri ile iletişim kurması ve neredeyse ayrı diller konuşacak kadar farklı iletişim kodları geliştirmeleri.

Farklı sosyalleşme deneyimi sonucunda, erkekler kadınlar ile nasıl konuşmaları gerektiği konusunda bocalıyor ve konuşmaya başlamakta zorlanıyorken, kadınlar iletişimin erkekler tarafından başlatılması konusunda ısrarcı oluyorlar. Bu durumda da karşımıza; anlaşılmayı talep eden kadınlara, sürekli olarak kendini anlatmaya çalışan erkeklerin oluşturduğu ilginç bir tablo çıkıyor. En basit ifadesiyle, 15-17 yaş grubunda kadınlar ve erkeklerin konuşması en iyi; “körler, sağırlar birbirini ağırlar” sözü ile özetlenebiliyor. Erkekler daha ilk adımda elenince de bu yaşta flört etmenin en büyük sorunu “tanışmak” haline geliveriyor.

Aklımda hala bu ilk bulgular varken, bir yanda da Mediacat’in Mart sayısında yer alacak “Türk İmgesi” dosyası için ex-pat bloglarını incelemeye başladım ve tam blogların arasında kendimi kaybetmişken, aslında “Flört” bulgumuza referans olacak bir yazı buldum. Yazıya şu adresten ulaşmak mümkün:

http://jillcarr.tumblr.com/post/1090032757/the-not-so-turkish-delight

Yazının başlığı “the not-so Turkish delight”; Türk erkeklerinin bir kadın ile tanışmakta ne kadar çok sıkıntı çektiği ve erkekler ile kadınların aynı konuya nasıl farklı bir açıdan baktığını gösterir nitelikte. Blog’un yazarı Jill, 20’li yaşlarının ortasında bir Amerikalı. Bir tren yolculuğu esnasında hayatında ilk kez bir Türk genciyle, Erkan’la tanışıyor. Kopartmanda sadece ikisi yolculuk ettiği için ve Jill de böyle durumlarda sohbet etmeyi doğal bulduğu için konuşmakta sakınca görmüyor. Bu yüzden de sıkılmamak adına sohbeti başlatıyor. Nereli olduklarından, seyahat ettikleri yerlerden bahsediyorlar.

Bir süre sonra Jill uyuya kalıyor ve gözlerini açtığında “I LIKE YOU… (senden hoşlanıyorum)” yazan bir not ile karşılaşıyor. Jill, sinir bozucu bir gülümse ile rahatsızlığını belirten bir şekilde film izlemeye başlıyor. Birkaç dakika sonra ise Erkan bir not daha yazıp Jill’e veriyor: “You are VERY beautiful when you sleep (uyurken çok güzelsin)” Jill bu esnada fark ediyor ki, ilk başta Erkan ile sohbet etmiş olması, tamamen yanlış anlaşılmasına yol açmış.

Ardından hemen bir not daha geliyor Erkan’dan:

“Sometimes You should give a chance or you should try. It’s not wrong. Everybody needs to be happy. And sometimes I don’t care what you think. I didn’t watch so much film. When I see your eyes, I’m excited. I know it’s love. Don’t smile ok! I’m sure, you can’t feel like this but I feel very MUCH.”

(Bazen bir şans vermelisin ya da denemelisin. Herkes mutlu olmayı hak ediyor. Ve bazen senin ne düşündüğünü umursamıyorum. Ben bu kadar çok film izlemem. Senin gözlerini gördüğümde çok heyecanlandım. Biliyorum ki, bu aşk. Sakın gülme, tamam mı? Eminim ki, sen bunu hissedemezsin ama ben çok fazla hissedebiliyorum.)

Erkan bu notlar gibi daha 3-4 tane daha yazıp Jill’e vermeye devam ediyor. Jill’in hikayesinin nasıl sonlandığını bilmiyorum ama tüm yazı boyunca notları yazan Erkan’a neredeyse hakaretler yağdırdığı dikkatimi çekiyor. Bu hakaretlerin sebebi aslında Erkan’ın ona yaklaşma tarzından kaynaklanıyor.  Çünkü eğer hoşlanmışsa bunu nasıl göstermesi gerektiğini ve henüz yeni tanışmışken nasıl aşık olabileceğini bir türlü Jill kafasında kuramıyor. “Daha soyadımı bile bilmeyen biri, beni bu cümlelerle nasıl etkileyebilir ki?” diyerek de aslında bir Türk erkeğinin flörte dair bakış açısını da yansıtmış oluyor.

Erkan oldukça saf ve içgüdüleri ile hareket ederek aşk sözleri yazdığında Jill’i etkileyebileceğini düşünmüş; zira Jill’in onunla konuşmaya başlamasını, zaten ondan hoşlandığı şeklinde yorumlayıp kabul etmiş bile. Olumlu bir sinyal almadığı halde not yazmaya devam etmesi de aslında flörtü devam ettirmek istemesinden kaynaklanıyor.

Kadın ve erkeklerin flörtleşme için bekledikleri ve yaptıkları farklı olduğu için böylesi bir yanlış anlaşılmadan kaçınılması imkansızlaşıyor. Her toplumun kültürünün farklı olduğunu hatırladığımızda; bir Türk ile Amerikalının da ilk başta flört üzerine ortak bir davranış kodu geliştirmesinin oldukça zor olduğu aşikar.

Yazının başında da değindiğim gibi, kadınlar ilk adımı erkeklerden bekliyor. Erkekler bu konuda cesaretsiz davranıp “keşke kadınlar önce davransa” diye düşünüyor. Fakat bir kadın ilk adımı atınca da, o kadın hakkında olumsuz düşünmeden edemiyor. Bu kısır döngü içinde bir erkek ile bir kadının tanışabilmesi ve flörtleşmeye başlaması aslında ciddi bir mucize durumu. Bu nedenle Türkiye’de flörtün davranış kodu “tanışamama” olarak kalıyor.

(Türkiye’nin Aklını Okuyoruz: Türk Gençliğinin Flört Kodları adlı yazımızın tümü için Mediacat dergisinin Şubat sayısını okumanız yeterli. Tüm kitapçı ve dergi satan her yerden ulaşabilirsiniz!)

 

Irmak Toker

Türkiye’nin Aklını Okuyoruz!

2 Şub

BBDO ve Virtua büyük, keyifli ve önemli bir işe soyunduk. Bir yıl sürecek olan çalışmanın temel hedefi, günlük hayatın farklı alanlarından seçtiğimiz, farklı başlıklar altında davranışlarımızı belirleyen kodları çözmek. Bu kodları çözerek davranışların nasıl şekillendiğini anlamaya çalışacak ve markalar için iletişim ve pazarlama alanlarında yol gösterecek metaforları tespit etmeye çalışacağız.

Nasıl mı yapacağız?

Virtua’nın etnografik yöntemlerini kullanacak, konu hakkındaki antropoloji literatürünü inceleyecek ve yine antropologlarla saha çalışmaları gerçekleştireceğiz. BBDO ve Virtua ekibi bu süreçte bolca bir araya gelecek, beyin fırtınaları ve analizler yapacak, öncelikle davranış kodu belirlenecek. Sonrasında da BBDO Zaltman’ın metaforlarından yola çıkarak markalara yol göstereceğini umduğumuz metaforları belirleyecek. Sizlere de okumak düşecek! Hatta isteyene de iletişim stratejisi kurgulamak ve çok isteyene de iletişimi planlamak ve uygulamak düşecek!

İlk konumuz hepimizin günlük hayatından önemli bir kesiti ele alıyor: KADIN-ERKEK İLİŞKİLERİ. Konuya ilk günlerinden el atmak gerek dedik, 15-16 yaşındaki gençlerin flörte yaklaşımı ile işe koyulduk. Şaşırtıcı ama zihin açıcı sonuçlara ulaştık.

Kısa öz yazımızı (inanın kısaltmakta zorlandık!) Mediacat Şubat sayısı sayfa 106-107’de bulabilirsiniz.

Eh artık okuması da sizden.